Wassily Kandinsky, genellikle soyut sanatın kurucularından biri olarak kabul edilen öncü bir Rus ressam ve sanat teorisyenidir. Müzikten derinden etkilenmiş, renklerin ve biçimlerin uyumlu seslerle aynı duygusal tepkileri uyandırabileceğine inanmıştır. Kandinsky'nin sanatsal yolculuğu temsili sanattan soyut sanata doğru evrilerek, gerçekliğin içsel özünü saf soyutlama yoluyla ifade etmeye çalıştığı nesnel olmayan sanatı geliştirmesiyle sonuçlandı. Resimleri canlı renkler, dinamik şekiller ve ruhani ve felsefi keşiflerini yansıtan bir hareket duygusuyla karakterize edilir. Kandinsky'nin yenilikçi yaklaşımı ve teorik yazıları modern sanatın gidişatını önemli ölçüde etkilemiş, sanatçı nesillerine geleneksel temsilin sınırlarını zorlamaları için ilham vermiştir.
Wassily Kandinski, 1866'da Moskova'da doğdu ve eğitimine Moskova Üniversitesi'nde hukuk ve ekonomi okuyarak başladı. Vologda'da katıldığı etnografik gezi, onu derinden etkileyerek Rus Halk Sanatı üzerine bir makale yazmasına yol açtı ve bu etki, ilk dönem eserlerinde, örneğin "Song of Volga," "Couple Riding," ve "Colorful Life" tablolarında açıkça görülür. Hukuk kariyerini bırakıp ressam olmaya karar veren Kandinski, iyi Almanca bildiği için ve Rus milliyetçilerinin yoğun olarak yaşadığı Münih'e taşındı. 1900-1908 arasında Moskova Sanatçılar Birliği ile sergiler düzenlerken, Münih sanat ortamına girdi ve adı sergilerde yer almaya başladı. Yerel sanat okullarında çalışmalar yaptıktan sonra Phalanx sanatçılar grubunu kurdu ve bu gruba liderlik etti. Phalanx terimi, Charles Fourier'un ütopik toplum kavramından esinlenerek, sanatçıların sergi açma olanaklarını genişletmeyi amaçlayan bir oluşuma isim oldu. Bu oluşum, 1904'e kadar Münih sanat ortamında aktif bir rol oynadı.
10 yıl beraber yaşadığı Gabriele Münter o dönemde devlet okullarına kadınların alınmaması nedeniyle erkek ve kadınlara eşit davranılan Phalanx okuluna katılmıştı. Kandinski ile Phalanx'da tanıştı ve öğrencisi oldu. Bunu birliktelikleri ve yaşadıkları aşk izledi. 1904'te Kandinski ve Münter 4 yıl sürecek olan Venedik, Tunus, Hollanda, Fransa ve Rusya gezilerine başladılar. Gezileri boyunca Van Gogh, Gauguin ve Monet gibi empresyonisterin sanat yaklaşımları konusunda incelemelerde bulundular. 1908'de tekrar Münih'e dönerek yerleştiler.
Kandinski 1909 yıllarında ünlü emprovizasyonlarına başladı. 1911'de Kandinski, Münter ve diğer arkadaşları ile Münih'teki geleneksel sanatçılar derneğini ile bağlantılarını kopartarak Der Blaue Reiter (Mavi Binici) akımını oluşturdu. İki kısa yıldan sonra bu yeni grup Kandinski'nin önderliğinde Matisse, Picasso, Delauney ve Klee gibi zamanın önemli yaratıcılarını etrafında toplamıştı bile. Der Blaue Reiter yeni dönem için müzik, tiyatro ve bilimsel alanları da kapsayarak soyut resim, gerçekçilik akımları, primitive sanatlar ve çocuksu çizimler için adeta bir yön gösterici işlevindeydi. Böylece Münih dünyada önemli bir sanat merkezi haline geldi.