Edward Hopper, 20. yüzyılın önde gelen Amerikan ressamlarından biri olarak bilinir. 1882'de doğan Hopper, sakin ve melankolik sahnelerle insanların iç dünyalarını ve kent yaşamının yalnızlığını resmetti. "Nighthawks" adlı ünlü tablosu, modern hayatın yalnızlığını bir kafe penceresinden içerideki figürler aracılığıyla anlatırken, eserlerinde genellikle boş sokaklar, oteller ve banliyö evleri gibi mekanları kullanarak ıssızlık temasını işledi. Hopper'ın tarzı, Amerikan gerçekçiliği ve post-gerçekçilik akımlarının temsilcisi olarak kabul edilir. 1967'de vefat eden sanatçının eserleri hala geniş kitlelerce takdir edilmekte ve modern sanatın önemli örnekleri arasında yer almaktadır.
Edward Hopper, 22 Temmuz 1882'de New York'un Nyack kasabasında doğdu. Genç yaşlardan itibaren sanata büyük ilgi gösterdi. Çocukluk yıllarında çizim yapmaya başlayarak sanatsal yeteneklerini keşfetti. Bu dönemde çevresindeki manzaraları ve nesneleri çizmeye başladı. Ailesi de onun sanatsal ilgisini destekledi. Bu erken dönemdeki ilgi, onun sanat kariyerinin temellerini atmış oldu.
Edward Hopper, sanat eğitimine New York'ta bulunan New York İllüstrasyon Sanatları Okulu'nda başladı. Bu dönemde temel resim tekniklerini ve kompozisyonu öğrenme fırsatı buldu. Eğitimi sırasında görsel anlatım yeteneklerini geliştirdi ve resim yapmada kendine özgü bir tarz oluşturdu. Okul, onun sanatsal vizyonunu şekillendiren ve gelecekteki eserlerine temel oluşturan bir dönüm noktasıydı. Eğitimi boyunca geleneksel tekniklerin yanı sıra modern sanat akımlarından da etkilenmeye başladı. Bu dönemde edindiği bilgi ve deneyimler, onun sanat yolculuğunu belirleyen temel unsurlardan biri oldu.
Edward Hopper, eserlerinde sakinlik ve yalnızlık gibi temaları vurgulayarak izleyiciye kendine özgü bir duygusal deneyim sunmayı amaçladı. "Nighthawks" gibi ünlü tablosunda, bir kafenin penceresinden içerideki figürleri izlerken modern yaşamın yalnızlığını anlattı. Hopper'ın tarzı, genellikle ıssız banliyö evleri, oteller, kafeler ve sokak manzaraları gibi mekanları içerisindeki figürlerle birleştirerek izole edilmiş anları betimlemeye odaklandı. Onun kullanıdığı renk ve ışık, eserlerine duygusal bir derinlik ve atmosfer kattı.