1974 İstanbul doğumludur.2000 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam Anasanat Dalı’ndan mezun olmuştur. 2004-2005 yıllarında Imoga (Istanbul Museum of Graphic Arts) Süleyman Saim Tekcan Atölyesi’nde özgün baskı çalışmaları yapmıştır. 2008 yılında Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Plastik Sanatlar bölümünde Yüksek Lisans’a başlamıştır. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli karma sergilere katılmıştır. Uluslararası Plastik Sanatçılar Derneği (UPSD) üyesidir. 2011 GIA (Gemological Institute of America) uzaktan eğitim, yarı değerli taşlar eğitim sertifikasına sahiptir.
Ayşegül Şibiroğlu, 1974 İstanbul’da doğmuştur. Çok küçük yaşlardan beri sanata olan ilgisi fark edilerek ailesinin de desteğiyle ilgisi bu yönde geliştirilmiştir. Küçük yaşlardan itibaren gerek eğitim aldığı kurumlarda, gerekse sanat mecralarında çeşitli ödüllere sahiptir. Kendi atölyesinde sanat çalışmalarına devam etmektedir. Uluslararası Plastik Sanatçılar Derneği (UPSD) üyesidir.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik-Cam Anasanat Dalı mezunudur. Lisans Eğitimi süresince Prof.Dr Güngör Güner, Prof.Dr Jale Yılmabaşar atölyelerinde çalışmış, bitirme projesini Prof.Dr Tankut Öktem atölyesinde tamamlamıştır. Plastik Sanatlar alanında farklı disiplinlerle iç içe bir anlayışla eğitim görmüştür.Farklı teknik ve malzemelerle çalışma imkanı bularak sanatsal anlamda vizyonunu geliştirmeye çalışmıştır. 2000 yılında kurduğu seramik atölyesinde farklı sanatçılarla çalışmış ve dönemin markalarıyla işbirliği yapmıştır. 2005-2006 yılları arasında Imoga (İstanbul Museum of Graphic Arts)’da Süleyman Saim Tekcan ile özgün baskı çalışmalarına katılmıştır. 2008’te Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Plastik Sanatlar Bölümünde Yüksek Lisans eğitimine başlamıştır. Yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli karma sergilere katılmıştır. GIA (Gemological Institute of America) uzaktan eğitim(2011), yarı değerli taşlar eğitim sertifikasına sahiptir.
Sanatçının son dönem eserlerinde iki boyutlu düzlemde üç boyutlu imgenin etkisini gözlemleriz. Tuvali basit koordinatları olan bir mekan yanılgısı olarak düşünüp, rölyef biçimli portrelerle hacimsel bir ilişki içerisinde sunmuştur. Bu portreler bir insana, bir hayvana, bir varlığa veya bir nesneye ait olabilirler.İmgeler ve formlar kimlik kavramıyla sıkı bir ilişki içerisindedir. Art arda sıralanarak dizilen portreler, hayatın içerisinde tekrar tekrar maruz kaldığımız davranışları taklit eder.Portrelerde kimliklerle oynayan sanatçı farklı renklerle işaretleyip bireyin özgün kimliklerini farklı türlerde biçimlendirerek onları kendi amacı yönünde yabancılaştırabilir.